Nurel Enver Taner Olgunlaşma Enstitüsü bünyesinde kurulan kutnu dokuma atölyesinde Gaziantep’in coğrafi işaretli ürünü “kutnu” kumaşı gelecek nesillere aktarılıyor.
Selçuklu’dan Osmanlı’ya kadar uzanan geçmişiyle saray kumaşı olarak adlandırılan kutnu kumaşı, Türkiye’de yalnızca Gaziantep’te dokunuyor. Nurel Enver Taner Olgunlaşma Enstitüsü, teknolojinin ilerlemesi ve farklı kumaş türlerinin çıkmasıyla görkemini kaybeden kutnuyu eski günlerine geri döndürmek için bünyesinde kurduğu atölye ile gelecek nesillere aktarıyor. Belirlenen temalarla usta öğreticiler tarafından üretilen kumaşlar, enstitüdeki diğer atölyelerde ev tekstilinden takıya, ayakkabıdan bijuteriye kadar yaşamın her alanında kullanılabilecek ürünlere dönüşerek müşterilerin beğenisine sunuluyor. ‘Anadolu mirası’ kuntu dokumacılığının sürdürülebilmesi amacıyla çalışmalarını sürdüren atölye, Türkiye’de el tezgahında kutnu üreten tek atölye olma özelliğiyle öne çıkıyor.
“Kumaşı gelecek nesillere aktarmaya çalışıyoruz”
En büyük amaçlarının unutulmaya yüz tutan kutnuyu gelecek nesillere aktarmak olduğunu söyleyen kutnu atölyesi sorumlusu Mahmut Can Memiş, geçmişini yaşatamayan insanların gelecekte var olamayacağını belirtti. 2017 yılında kurulan enstitüde açılan ilk atölyenin kutnu atölyesi olduğunu ifade eden Memiş, kumaşın geçmişte tamamen doğal maddelerle üretildiği için çok büyük değere sahip olduğunu söyledi. Günümüzde hem ipeğin üretiminin azalması hem de maliyetinin çok fazla olmasından dolayı kumaşın eski canlılığını yitirdiğini dile getiren Memiş, “Kutnu şu anda floş dediğimiz suni ipekten yapılıyor. Tabii onun da ham maddesi yine doğal ama ipeğin yerine geçen suni bir iplikten yapılıyor. Bizim bu atölyeyi açmamızdaki en büyük amacımız unutulmaya yüz tutan bu kumaşı gelecek nesiller aktarmaktır. Üretimi boyasından tutun dokumasına kadar tüm aşamalarını yeni nesillere aktarmaya çalışıyoruz” dedi.
“Geçmişini yaşatamayan gelecekte var olamaz”
Kutnu kumaşını el tezgahında ve tüm aşamalarını tek bir atölyede üreten tek atölyenin kendi atölyeleri olduğunu belirten Memiş, “Bu sayede hem unutulmaya yüz tutan bir mesleği canlı tutuyoruz hem de gençlere burada istihdam sağlıyoruz. Kutnu kumaş dokumak aslında bir sanat gibidir. Çok detay var. İplik kumaş haline dönünceye kadar 7 tane ayrı usta gerektiren bir meslek. Biz burada tema kapsamlı çalışıyoruz. 2 yıllık temalarımız oluyor. Temaya yönelik renkler ve desenler oluşturuyoruz. Burada farklı atölyelerde daha önce yapılmayan şeyler yapıyoruz. Kutnudan neler yapabileceğiniz hayal gücüne kalmış bir şey, her şey yapılabiliyor. Biz herkesi buraya kutnu öğrenmeye davet ediyoruz. Çünkü geçmişini yaşatamayan insanlar gelecekte var olamaz. O yüzden geçmişimize sahip çıkmak için buradayız” ifadelerini kullandı.
“10 metre kumaşı 10 günde dokuyoruz”
Atölyede 2018 yılından beri usta öğretici olarak çalışan Feray Terlemez ise, atölyede geleneksel kutnuyu modernize ederek günümüze katmaya çalıştıklarını anlattı. Geçmişte sadece folklor kıyafetlerinde kullanılan kumaşın bugün kravat, elbise, ranır ve masa örtüsü olarak her yerde kullanıldığını sözlerine ekleyen Terlemez, “10 metre kumaşı dokumak tüm hazırlıklarıyla birlikte ortalama 10 günümüzü alıyor. Çok meşakkatli bir iş. Dokuması kadar hazırlık aşamaları da baya zaman alıyor. İyice ilgilenmek gerekiyor. Nazlı bir çocuk gibi adeta. İlgilenince güzel bir kumaş ortaya çıkıyor. İlgilenmeyince kalitesiz bir ürün elde ediyoruz” şeklinde konuştu.
“Emek ve zahmet istiyor”
Geleneksel El Sanatları Bölümü mezunu Büşra Yıldırım da, atölyede stajyer olarak çalışmaya başladığını söyledi. Şu an usta öğretici olarak çalışmaya devam ettiğini aktaran Yıldırım, “Kutnudaki renkler ve desenler ilgimi çok çekti. Çizimle çok uğraştığım için desenleri çok seviyorum. Günde ortalama 3 metre kumaş dokuyoruz. Çok aşamalı bir iş. Emek ve zahmet istiyor. Normalde zor ama severek yaptığımız için bize zor gelmiyor” diye konuştu.