Dünyada ticaret savaşlarının yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Ülke olarak dim dik ayakta kalarak bu savaşların içinden çıkmak üretim yapmakla mümkündür. İşte “Yerli ve milli üretim.” Sloganıyla girilen yolda savunma sanayisi başta olmak üzere bir çok alanda başarılan yerli ve milli üretimin arkasında şüphesiz ki mevcut hükumet vardır. Bu anlamda tarihe geçecek başarıların altına atılan imzalar elbette ki unutulmayacak ve minnetle anılacaktır.
Ancak unutulmayacak olan başka şeyler de vardır ki bunların başını tarımsal üretim çekmektedir. Korona pandemisinin dünyayı esir aldığı bu günlerde yaşananlar, tarımsal üretimin ne denli önemli olduğunu insanoğlunun dimağına nakşetmiştir. Ve İnsanoğlu, yaşamında mevcut olan lükslerin tamamının bir buğday başağından daha değerli olmadığını anlamıştır. Bir tarım ülkesi olarak dünyada kendi kendine yetebilen üç beş ülkeden biri konumundayken bu alanda ithalata gereksinim duyacak duruma gelmek üzücüdür ve bu üzüntüler de unutulmayacaktır. Tarımsal üretimin baş mimarları olan çiftçilerimizin önlerini açmak etkili ve yetkililerin işi olmalıdır ve bu iş asla kulak arkası edilmemelidir. Tarımsal üretimin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan en önemli öğe “SU” dur. Suyun tarlaya taşınabilmesi için yapılması gereken düzenlemeler ise etkili ve yetkililerin temel görevlerinden biridir. Tarla suya, su elektriğe, elektrik ise çiftçimizin boyunu kat be kat aşan paraya ihtiyaç duyarsa ülke olarak bizler de bu alanda ithalata gerek duyarız ki bu hiç birimizin isteyeceği bir durum değildir.
Ülkemizin en verimli topraklarına sahip olan Mezopotamya Ovasının Kızıltepe ve Derik ayağında uzun yıllardan beri yaşananlar ve hala da yaşanmakta olanlar, içler acısı bir duruma gelmiş durumdadır. Bugünlerde de yaşanmakta olan sıkıntılar, bana tam 6 yıl önce yazdığım bir makalemi hatırlattı.
Kızıltepe ve Derik halkının E 24 Karayolunu kapatarak seslerini duyurmak istemeleri üzerine irdelediğim konuyla alakalı olarak 30 Ağustos 2014 tarihli “Bu İş Beni Aşar!” başlıklı yazımdan bazı bölümleri sizlerle paylaşarak adeta kangrene dönmüş olan elektrik sorununa bir daha parmak basmak istiyorum.
“Milli servetin kaybı, yaralanmalar ve hatta ölümlerin yaşanma olasılığının olduğu bu arbedenin sonucundaki faturanın kesileceği bir adres, yine yok!.. İşte bütün bu “Yok”ların bilincine vardırılan çiftçi, adeta bu yokların arasından bir ‘Var’ oluşturmak için ayaklanmış durumda.
Kızıltepe ve Derik’i adeta savaş alanına çeviren, tarihi ipek yolunu üç gün ulaşıma kapattıran kitlesel tepkilerin hemen ardından;
“Davutoğlu’nun ilk icraatı, Mardin’in elektrik sorununu çözmek oldu” Manşetleriyle verilen haberlerde elektriğin verileceğinden ve bu sorunun kısa zamanda çözüleceğinden söz ediliyor. Çözüm şeklinin de zaten şirket tarafından bloke edilen doğrudan gelir destekleriyle olacağından söz ediliyor.
Değerli okurlarım, teşhis yanlış olursa tedavi de yanlış olur. Çiftçiyi ayaklandıran kesintilerle ilgili olarak konulan teşhisin borç olduğunu, tedavinin ise doğrudan gelir destekleriyle yapılacağı ifade ediliyor.
Sayınların arkasına dizebileceğim tüm yetkili isimlere seslenmek istiyorum şimdi.
Teşhisiniz : Yan – lış – tır!..
Doğrudan gelir destekleriyle yapmayı planladığınız tedaviniz de Yan – lış – tır !
Geçici değil, kalıcı bir tedavi istiyorsanız teşhisi doğru koyun lütfen ve bu doğru teşhisi koymak için de zeki olmaya gerek yoktur.
Doğru teşhis şudur; elektrik fiyatları çiftçinin kaldıramayacağı düzeylerle çok Pa – ha – lı – dır!
Tedaviye gelince; Geçtiğimiz gün alıntı yaparak haberleştirdiğimiz Fırat Suyunu Kızıltepe Ovası’na akıtacak olan GAP Sulama kanallarının biran önce tamamlanması ve bu su gelene kadar da tarımsal amaçlı kullanılan elektrik fiyatlandırılmasında çiftçinin istediği rakamların üzerinde yeni bir düzenlemeye
Gi – dil – me – li – dir!
Hastalık bütün bedeni kaplayıp daha büyük boyutlara ulaşmadan bu tedavi yapılmalıdır. ‘Bu İş Beni Aşıyorlar’la bu arbedenin çıkmasına seyirci kalan tüm yetkililerden çıkacak olan aynı sesin gürlüğüyle sorunun bir an önce ve doğru tedaviyle çözülmesini umut ediyor,
Saygılar sunuyorum..“demişim
Değerli okurlarım yukarda bazı bölümlerini alıntıladığım yazımın yayınlandığı günden bu güne tam 6 yıl geçti.
O Günden bu güne hükumetimiz devasa büyüklüklerle ifade edilebilecek nice başarılı projeler, açılışlar ve üretimlere imza attı. Ancak, 6 yıl önce kaleme aldığım elektrik sorununda bir arpa boyu yol alınması bir tarafa dursun sorun her geçen yıl biraz daha büyüdü ve gittikçe de derinleşiyor.
Mardin çiftçisinin sorunu elektrik değil, Su sorunudur.
Devlet olarak; Mezopotamya Ovası’nda gıda üretimini gerçek anlamda destekleyeceksek eğer;
Çiftçimizi, tıpkı komşu illerimiz olan Diyarbakır, Şırnak ve Şanlıurfa’da olduğu gibi kendi cazibesiyle akan su ile buluşturmak olacaktır.
Yakın zamanda bunu gerçekleştiremiyorsak eğer tarımsal sulama için ihtiyaç duyulan elektriği komşu illerdeki gibi Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün komşu illerimizde uyguladığı rayiç bedeller üzerinden çiftçiye kaliteli bir enerji desteği ve sürbansyon desteği uygulanmalıdır.
Son 6 yıl içerisinde devletimiz, Karadeniz Sahil Yolu Projesi’ni tamamladı, 3. Boğaz Köprüsünü hizmete açtı, Kuzeyi-güneye bağlayacak olan Ovit Geçidi Projesini bitirdi. Savunma sanayisinde iftihar edilecek üretimleri gerçekleştirdi ama Derik’e kadar ulaştırılan GAP Sulama Kanallarını Kızıltepe Ovası’na kadar 6 yıldır ulaştıramadı. Çok kısa zamanlarda devasa büyüklüklerdeki bir yığın projeyi tamamladığına şahit olduğumuz devletimizin bu konudaki projeyi 6 yıldır bitirememiş olması akla ziyan bir durumdur. Bu projeyi engelleyen ve bizim aklımızın yetmediği bir sorun mu vardır bilemiyor ve doğrusu buna anlam vermekte de güçlük çekiyoruz.
Bölge çiftçisinin sinirleri gergin!
Bu gerginlik pek hayra alamet değil!
DEDAŞ, verdiği elektriğin faturasını tahsil edememekten şikayetçi, çiftçi ise ödeme gücünü aşan hayali ve abartılı faturalara tepkili. DEDAŞ ve GAP Sulama Kanalları arasında uzun yıllardan beri adeta bir sendrom hali içerisinde olan çiftçilerimizi küstürmemek ve üretime teşvik ederek milli servete katkı noktasında destekleyip taltif etmek hükümetimizin bir görevi olmalıdır.
Gelinen son noktada ise;
Özellikle de son dönemde ürünü hasat etmeden tarlada terk edecek duruma gelen çiftçiye uygulanan elektrik kesintilerinin derinleştirdiği sorunun çözümü çok kolay görülmüyor. Bu şartlarda, en azından mevcut sorunun çözümü için tarafların karşılıklı güvensizliği söz konusuyken tarafların da ve sorunun bileşenlerinin de içine dahil edildiği bir ara bulucu komitenin oluşturulması ve orta yolun bulması gerekiyor. Mevcut durumun böyle devam etmesi durumunda; ülkemizin en verimli topraklarına sahip olan Mezopotamya Ovası’nın uzunca sürelerle nadasa terkedileceği söz konusudur. Mezopotamya Ovası’nın suyla buluşturulmasına kadar geçecek süre için çiftçilerimizin dillendirdiği iki önerisi var.
Gerçi bataklığın kurutulmasına değil de sivri sineğin öldürülmesine yönelikmiş gibi geliştirilen bu iki öneri şöyle;
1- Trafo bazlı faturalandırma
2 -Dekar hesabına göre faturalandırma
Sonuç olarak 45 günde 2000 yataklı iki ayrı acil durum hastanesi kurmayı başaran devletimizin GAP Suyunu ovamıza ulaştırma konusunda 6 yıl daha beklemeyeceğini umuyor saygılar sunuyorum.